Kasım 10, 2010
Kasım 09, 2010
The Diving Bell and the Butterfly
Jean-Dominique Bauby,8 Aralık 1995 günü, beyin kanaması sonucunda derin bir komaya girer. Komadan çıktığında, bütün vücut fonksiyonlarını yitirmiştir. Tıpta, 'locked-in syndrome' adı verilen hastalığa yakalanmıştır. Hareket edememekte, yardım almaksızın konuşamamakta, yemek yiyememekte, hatta nefes alamamaktadır. Felçli vücudunda sadece bir gözü hareket etmektedir. Bu onun dünyayla, insanlarla ve yaşamla tek bağlantısıdır. Ölümüne dek süren bu ıstırap dolu umutsuz haftalar boyunca yılmadan, tek iletişim kanalını, hayati organi gözünü kullanarak insanlara ulaşmayı başarır. Yardımcısıyla birlikte geliştirdiği yöntemle, sayfalar dolusu yazı dikte ettirir ve sonuçta bu mucize kitap ortaya çıkar. Jean-Dominique Bauby, bize dalgıç elbisesi giymiş kelebeklerin uçuştuğu, tüyler ürperten bir dünyadan kartpostallar yolluyor. Düşünceleri, gün geçtikçe acı ve düşkırıklıklarıyla doluyor. Geriye kelimelerden başka tutunacak dalın kalmadığı bir hayatta bu düşüncelere hak vermemek elde değil.
Elbette kitabını okumaktan çok daha büyük zevk aldım ve tavsiyem her zaman olduğu gibi kitabını okumadan filmine geçmemeniz. Hayata dair öğreneceğiniz çok şey olacak ama yine de filmin fragmanını da bir göz atabilirsiniz...
http://www.youtube.com/watch?v=G69Zh7YIg8c
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)