Ağustos 25, 2011

Ruins of the silence

Sessizlik de ıslak paçavra gibiymiş be arkadaş..
Ne zaman kalbini konuşturmak istesen
Sözcüklerin hapis oluyor,
Uyku tutmuyor gecelerinde
Hatırlıyorsun tek tek
Çağırıyor hatıralara
Getiriyor ayağına seni
Süründüre süründüre..

Aslında sadece bir tını oluşuyor
Kelimelerden kifayetsiz.
Bitmek bilmeyen.


Bazen sıradan ölümler duymaya,
Yaşamak istediğin ama yaşayamadığın romantizmlere,
İstediğinde oluşan boşluklara,
Yerden bulup cebine attığın o bozuk paraların manasına,
Hayalperestliğine,
Öptüğün adama,
Dostlarına
Aç buluyorsun kendini.

Sessizlik alıyor aniden
bütün hepsini senden..
Herşey bir o kadar uzak duruyor.
Mutluluk iki kelime arasına sıkışıveriyor,
Aşk yok oluyor,
İçkisiz geçmiyor gecelerin..

Düşünüyorsun
Yalnız kalpler sütununa ismini yazıyorsun.
Yürüyorsun caddelerde yalnız başına
Kaçıyorsun büyüdüğün o şehirden
Bırakıyorsun sözcüklerle sevişmeyi
Sabahları uyanmayı
Yağmur altında öpüşmeyi sevdiğinle..


Peki!
Ya sessizliğin harabelerinde saklanmak
Çözüm olmuyorsa..
Ellerin, yüreğin, zihnin
Her daim
Geri dönmeyi isterse

O zaman elvedalar sessizliğe gömülür.
Unutmamak gerek
sessizliği yok etmek
sadece yapmaya değecek o tek yolculuğa;
yüreğimize yapacağımız yolculuğa bağlıdır.





Hiç yorum yok: