Ekim 17, 2010

Fotoğraflar konuşmaz ama anlatır - I

   


         Fotoğraflar konuşmaz ama anlatır.
         Düşünüpte yazamadığınız birçok konu gibi
  
  Bağdaştıracağım iki konu var bununla ilgili. Birincisi kendimize oluşturduğumuz gezegenlerimizde anne rahmindeki gibi ya tek kişilik ya da bazen artış gösteren, birkaç kişilik yerler bulunabilir. İkincisi ise bu kıç kadar yerlerde yazmak göründüğü kadar çok da çaba sarfettirmez zaten her günümüzü bilinmeyen sayfalara, orada burada uçuşan gizemli defterlere yazmıyor muyuz?
  Aklıma her şey birkaç gece önce gördüğüm o fotoğrafçıdan düştü sanırım. Şu anda bir bakıyorum ki yazıyorum hafızamda kalanlar ne olduysa Neil'e ve hikayesine dair.
  'Ne karanlık fotoğraflar gördüm ben zamanında hayalsiz, ayakkabısız, tebessümleri olmayan, hayatın getirisi olan şu yapmacıklıktan kurtulamayan bir ton simyasız adam,kadın...
İçiyorum şimdi çünkü, bu artık şimdiki benim. Bunu olmayı istedim. Pazartesileri işe gitmek üzere evden çıkan, cuma klasik yedi gibi evinde, yemek masasının arkasında oturan bir adamdım birkaç yıla kadar. Karımın benden gün geçtikçe nefret etmesi dışında hayatımda hiçbir değişikliğe uğramayan bir adamdım. Yaşlanıyor, isteklerimin insanların isteklerinden farklı, hayata yeni başlamış gencecik bedenler gibi olmasını diliyordum günler geçtikçe. Keşkelerim artıyordu. Para kazanmam gerekliydi daha çok ve daha çok ve daha...Arada bir geç gelmelerim ve şirkette artan yetkimle oluşan yeni sarışın kitlemi etrafımda toplayıp küçük beyinlerinde biraz laf salatası yaparak kafamda kurduğum fantezilerim dışında bir maceram olmuyordu pek.Günleri kovalayan günler ve ardından yeni bir gün daha yaşadım. Oldukça değişikti bu sıradanlığıma bakılırsa... İş yemeğimiz vardı ve koordinatörümüz ünlü bir yazar olduğunu söylediği hoş bir bayanı masamıza konuk etmişti. Genç değildi çok, belki de orta yaşlara yakın demeli. Adını hatırlamak istemeyenlerdenim. Uzun uzun bakmalarımdan sonra hiç elde edemeyeceğim bir kadın gibi görüyordum onu ama bu kadın maceralardan uzak, şiddetli baş ağrıları yaratabilecek bir güç oluşturuyordu kafamda. Değişik bir çekiciliği vardı. Kimi zaman saf güzel bir yüz yakalıyordunuz fotoğraflarında, kimi zaman yaşanmış yoğun acılar, bazen kazanılmış zor olan başarılar ve insanların üzerinde kurduğu pislik düşüncelerini ve zaaflarını... Uzunca bakmıştım aslında dalıp gitmiştim, ona bakarken bunları görüyordum. Zihnim fotoğraflarını çıkardı ve daha çok merak ettim. Yakından yüzüne dokunabilmeyi, incelemeyi, onunla konuşmayı istiyordum. Belki de içimde sıkışmış ve sabırla bekleyen bu sıradanlığı çözüp bir kenara atmak için birini arıyordum ve bu kişi oydu. Beni başka yerlere sürükleyecek birine ihtiyacım vardı yıllardır. Zihnimi gezintiye çıkaracak...
  Yemekten sonra herkes dağılıyordu. Kendimi tanıttım ona yakından. Barda oturacağımı isterse sohbete orada benimle devam edebileceğini söyledim. Kabul etti ve oturduk. Her ikimize de duble White russian..Yazdıklarını okuyacağımı, anlattıklarının ilgimi çektiğini söyledim. Şiirlere karşı da her zaman meraklı olduğum bir gerçekti sadece klişelerden kendime ayıracağım vaktim yoktu ki okumaya hatta yazmaya vaktim artsın.Geldiğimde karımın isteklerini karşılamaya ayıracağım iki yönüyle; zevk ve sorumluluklar ortaya çıkıyordu ya da diğer gün yapacaklarımı,programlarımı ve müşterilerin arz taleplerini düzenliyordum. O sorduğunda bana nelerin farklı olduğunu hayatta, pek bir cevap bulamıyordum söyleyebilecek. Sevdiklerim ve yapmak istediklerim vardı ama sadece boş zaman listelerindeydi halbuki fotoğraflamakta bu değildi hiç. İnsanların görünmeyen saf ışıklarını çıkarabileceğimi umuyordum bir zamanlar. Hiç bir alakası yoktu şuanki durumun bununla. Küçüklüğünde hayal ediyorsun ve git gide realitenin bu durumdan bambaşka bir şey olduğunu öğreniyorsun ki bu da bazen insanoğluna büyük bir boşluktan başka bir şey vermez. Bir zamanlarımın mutluluk kaynağı ve hayat sorgulamamda hep yanımda olan kadındı o, Bianca..

Hiç yorum yok: